Küçümsemek Ne Demek? Bir İlişkide Küçük Bir İntikamın Büyüttüğü Yıkım
Birçok kez “küçümsemek” kelimesi hayatımıza girmiştir. Ama gerçekten ne anlama geliyor bu kelime? Küçük bir anlık düşüncesizliğin, bir ilişkinin veya bir insanın dünyasını nasıl değiştirebileceğini fark etmiş miydiniz? Birazdan anlatacağım hikâye, belki de bu soruya vereceğiniz cevabı değiştirecek. Hadi, bir kahve içip dinleyin…
—
Zeynep ve Cem, uzun yıllar süren bir ilişkiyi geride bırakmışlardı. Birbirlerini tanıdıkları zaman, Zeynep’in empatik yaklaşımı ve Cem’in çözüm odaklı tutumu birbirlerini tamamlayan unsurlar gibiydi. Ancak zamanla, bu farklılıklar birer mesafe halini almaya başlamıştı. Zeynep, Cem’in her problem karşısında bir çözüm önerisi getirmesini istemiyor, onun yalnızca duygularını anlamasını, empati göstermesini bekliyordu. Cem ise, Zeynep’in bazen gereksiz duygusal yükler taşıdığını düşünüyor ve bir şekilde her şeyin çözülebilir olduğunu, duygusal yorgunlukların gereksiz olduğunu hissediyordu.
Bir gün, Zeynep işyerinde zor bir gün geçirmişti. Her şeyin üst üste geldiği bir anda, akşam Cem’e telefonda konuştuğunda, sadece dinlenmek ve anlayış görmek istedi. Ama Cem, ona olan biten her şey için çözüm önerileri sunmaya başlamıştı: “Bunları nasıl çözebilirsin? Hadi plan yapalım, daha verimli olman gerek.” Zeynep bir anda irkildi. Duygusal anlamda çözüme ihtiyacı vardı, ama Cem’in yaklaşımı ona yalnızca daha fazla baskı yapıyordu.
“Cem, gerçekten bunu anlamıyorsun, değil mi? Bu bir çözüm değil, sadece dinlenmek istiyorum,” dedi Zeynep. Cem, bir an sessiz kaldı. Zeynep’in gözleri yaşardı, çünkü o an, kendisini hiç olduğu gibi değil, sadece “çözülmesi gereken bir problem” gibi hissetmişti.
İşte o anda Zeynep, küçümseme duygusunu fark etti. Cem’in ona önerdiği çözüm, aslında bir küçümseme biçimiydi. Çünkü Cem, Zeynep’in duygusal dünyasını anlamıyordu; onun yaşadığı duygusal yükü küçümsüyordu. Bir insanın yaşadığı duygusal çöküntü, o an yalnızca onun içinde barındığı bir dünya olabilir. Çözüm arayışları, bazen insanın bu dünyasında yalnızca daha derin bir yalnızlık yaratır.
Zeynep o gece yalnız başına düşünmeye başladı. Cem’in çözüm odaklı yaklaşımının ardında, ona olan sevgisi olduğu kadar, duygusal olarak onun güçsüzlüğünü görmekten kaçınma isteği de vardı. Cem, Zeynep’in duygusal yükünü küçümseyerek, çözüm arayarak onu kendi gözünde daha “güçlü” bir hale getirmeye çalışıyordu. Oysa Zeynep’in hissettiği şey, tam tersi bir şeydi; bir zaafiyet değil, bir güçtü. Ama bu güç, karşısındaki kişiden empati bekliyordu, çözümler değil.
Küçümseme, aslında bazen farkında olmadan başkalarının ihtiyaçlarını görmezden gelmekten doğar. Cem’in yaptığı gibi, bazen en iyi niyetle bile birini küçümseyebiliriz. Zeynep, bu duyguyu anlamıştı. Artık daha fazla konuşmalarında Cem’in sadece çözümlerine değil, aynı zamanda onu dinlemesine de ihtiyacı olduğunu fark ediyordu.
—
Hikâyenin sonunda Zeynep, Cem ile konuşarak bu duygusal mesafeyi aşmak için adım attı. Cem, hatasını fark etti ve Zeynep’e daha fazla empati göstermeye başladı. Ama bir şeyi unuttular: Küçümseme, yalnızca başkalarını değil, bizleri de yaralar. Küçümseme, bir ilişkideki güveni yavaşça kırar. Birini küçümsemek, onun duygusal yükünü yok saymak, aslında o kişiyle olan bağınızı zayıflatır. Duygusal derinliği anlamadan yapılan her yorum, bir yaraya tuz basmaktan farksızdır.
Zeynep ve Cem, farklı bakış açılarıyla da olsa birbirlerini anlamayı başardılar. Ama bu süreç, onlara büyük bir ders verdi: İlişkilerde küçümsemek, çözüm bulma isteğinden daha büyük bir yıkıma yol açabilir. Bu, sadece erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımının değil, bazen kadınların duygusal anlamda beklentilerinin de bir sonucu olabilir.
Küçümsemek, bazen farkında olmadan da yapılabilir. Ama bir insanın duygusal ihtiyacını küçümsemek, ona bir çözüm sunmaktan çok daha zararlıdır. Peki ya siz, birini küçümsediğinizde, gerçekten ne kaybettiğinizi fark ettiniz mi?